Deccal Nedir ? Kıyametin büyük Alametlerinden midir ? Deccalı kim öldürecek ? Yeryüzünde kaç gün kalacak ? Deccalden korunmak için okunacak dua varmı ?
KIYAMETİN ALAMETLERİNDEN (DECCAL’IN ZUHUR ETMESİ)
Allah-u Teala El-kamer süresinin 1.Ayetinde şöyle buyurmaktadır: ( اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ) Manası: ’’(Kıyamet) saati yaklaştı ve ay yarıldı’’(El-kamer 54/1). Kıyametin büyük ve küçük alametleri vardır, ve bu alametler gerçekleşmediği müddetçe kıyamet kopacak değildir, kıyametin küçük alametleri çoktur, günümüzde hasıl olmasıyla birlikte çoğu gelip geçmiştir, bunların bitmesiyle büyük Alametler başlayacaktır ki, bunlar dünyanın sonunun gelip, kıyametin kopacağına işarettir, o halde bundan ibret alıp günahlarımızdan bir an önce tövbe etmemiz gerekir. Bahsi geçen büyük alametler Ondur, bunların ilki deccalın çıkmasıdır, ona El-mesih ed-deccal ve El-mesih el-kezzab denilmektedir, ona eddeccal denilmesi kafir olduğundan dolayıdır, mesih denilmesinin nedeni ise yeryüzünde kısa bir zamanda çokça dolaşmasından ötürüdür, takriben bir buçuk yıl içeresinde, Allah’ın kudretiyle dünyanın bütün her yerini dolaşacaktır, Mekke ve Medine bundan müstesnadır, oraya girmeye gücü yoktur, sabit bir Rivayette geçtiği üzere Medineye girmek istediği zaman, bütün kapılarında, karşısında yalın kılıçla bir Melek görecektir böylece kaçacaktır. Deccal İnsanlara ben sizin Rabbinizim diyecek, istidrac ve imtihan babından olağan üstü olaylar gösterecektir, bazı kimseler ona inanıp tabi olacaktır, bunlar bol rızık ve toklukla sınanırken, Mehdi (Aleyhisselama) tabi olan müminler şiddetli bir açlıkla sınanacaktır, ancak onlar Allah’ı tazim ile tesbih etme süretiyle tokluk hissedecektir, yani bu tazim ve tesbîh yemeğin yerini tutacak böylece açlık onlara zarar vermeyecektir. Bir müddet sonra İsâ Peygamber (Alehisselam) yeryüzüne inip deccalı öldürecek, böylece yeryüzünde büyük bir refah olacaktır. Deccal kendisi bir beşer olup, bazı rivayetlere göre İsrail oğullarındandır, bir gözü yuvasından fırlamış üzüm tanesi gibi sönük öbürü ise tamamıyla silik olduğundan dolayı kendisine tek gözlü manasına gelen El-Avar denilmektedir, ve şu anda Melekler tarafından denizin bilinmeyen bir adasında hapsedilmiş bir durumda yaşamaktadır, Şa’bînin, Fatıma bintu Kays (Radıyallahu anha)’dan nakline göre Fatıma şöyle anlatmıştır: “Rasûlüllah (Salahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Temîmüd-Dârî hiristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve müslüman oldu. O, benim Mesih Deccal’den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temîm, bir gemiye binip denize açılmıştı. Yanında Lahm (Yemenden bir Mahalle) ve Cüzam (Yemenin kabilelerinden) otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın Şaşkın:) “Sen necisin, neyin nesisin?” dediler. O da: “Ben cessâseyim!” diye cevap verdi, ona “Cessâse nedir?” denildi.” Ey cemaat! şu manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!” dedi. O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. bir adam vardı; hilkatçe gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı. “Vah sana! Kimsin sen?” dedik. “Benim haberimi alabilmiş misiniz ? şimdi siz kimsiniz, bana söyleyin!” dedi. Arkadaşlarım: “Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra su adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık. “Vah sana, nesin sen?” dedik. “Ben cessaseyim!” dedi. Biz: “Cessase de ne?” dedik. “Manastırdaki su adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!” dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk.” dedik. Adam: “Bana Beysan hurmalığından haber verin!” dedi. (Beysan şamda bir yerdir) Biz: “Onun neyinden haber soruyorsun?” dedik. “Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?” dedi. “Evet!” dedik.” Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!” dedi. “Bana Taberiye gölünden haber verin!” dedi. ” Onun nesinden haber istiyorsun?” dedik. ‘’Onun suyundan haber verin’’ dedi. Onun suyu çoktur dedik. “Onun suyunun çekilmesi yakındır! “dedi. “Bana Zuğar gözesinden haber verin!” dedi. “Sen onun neyinden haber istiyorsun?” dedik. “Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?” dedi. “Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!” dedik. “Ummîlerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?” dedi. “O Mekke’den çıkıp Yesrib’e (Medine’ye) yerleşti” dedik. “Araplar onunla mukàtele etti mi?” dedi. Biz: “Evet!” dedik.”Onlara karşı ne yaptı?” dedi. Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize:) “Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccal’im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak, Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mânî olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!” dedi. “Sonra Rasûlüllah (sallahu aleyhi ve sellem) çubuğuyla minbere dürterek: “Bu Taybe’dir! Bu Taybe’dir! Bu Taybe’dir! Ben bunu size anlattım değil mi?” buyurdular. Halk da: “Evet!” diye karşılık verdi. Bunun uzerine : “Temîmid-Dârî’nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccal’dan), Mekke ve Medine’den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Doğu tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!” buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti.”(Müslim, Fiten 119). Deccalın istidrac ve imtihan babından olağan üstü olaylar sergileyeceğinden bahsetmiştik bu olaylardan birkaç tanesini zikredelim; kendisini yalanlayan mümin bir adamı ortadan ikiye yarıp tekrardan birleştirip diriltecek, ve şimdilik bana iman ettin mi diyecek, bu mümin adam ise; Hayır, bu olay seni daha çok yalanlamama neden oldu diyecek, (Çoğu alimin görüşüne göre bu Adam El-Hadir (halk arasında Hızır diye bilinen) (aleyhisselam)dır ). Aynı şekilde gökyüzüne yağmur yağdır diyecek ve yağmur inecek (ancak bu meleğin sorumluğunda inen yağmur değildir). Yeryüzüne bitkilerini bitir (çıkar) diyecek böylece yeryüzü bitkileri bitirecek, (çıkaracak), ve yanında biri ateşten biri sudan olan iki nehir olacak, ateşten olan mümin için soğuk ve selametli bir yer olacak, sudan olan ise ona kananlar için ateş olacak. Deccal ilk zuhur ettiğinde bir gün bir sene gibi, bir gün bir ay gibi, bir günde bir hafta gibi olacak, diğer günlerde normal günler gibi olacak, normalde o zuhur ettikten sonra 40 gün kalacak. Deccalın zuhur etmesine üç yıl kala, semavat (gök yüzü) suyunun üçte birini tutacak, iki sene kala üçte ikisini tutacak, bir sene kala ise hepsini tutacak, (yağmur yağmayacak).
Deccalın ölümü ise İsa (aleyhisselam)ın elinden olacak, onunla Bab-ı lud ta (lud Kapısı) karşılaşıp onu öldürecektir, lud ise filistinin bir köyüdür. Önemli bir bilgi !!! Deccalin şerrinden korunmak için okunan dua: Efendimiz (ﷺ) Namazda (Son tahiyyattan sonra Salli Ve Bârik dualarını okuduktan sonra yani selam vermeden önce) deccalın şerinden korunmak için şu duayı okumayı öğretmiştir. اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ عَذَابِ جَهَنَّم وَمِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ وَمِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ
’’ Allahumme İnnîy E’ûzu bike Min ‘azâbi-kabr ve min ‘azâbi Cehennem, ve min fitneti-lmehyê ve-lmemêt, Ve min fitneti-lmesîhid-deccâl.
Ayrıca Rivayetlere göre El-Kehf Süresinin İlk 10 ayetini ezberleyen bir kimse onun fitnesinden korunacaktır.